Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
30 Aralık 2025 Salı
Ekonomi Haberleri
25 Aralık 2025

Zaman Mı Bizi Bozdu Yoksa Biz Bozuk Muyduk..!

Asgari ücret, Pamukkale ilçesinde, hemen hemen bir kiraya denk geliyor. Ama Merkezefendi İlçesi’nde bir kira dahi etmiyor. Elektriğe para kalmıyor. Suya para kalmıyor. Evde, sadece çay ve simitle günü kurtarmaya çalışsak, simit parası da kalmıyor. Asgari ücret sadece kiraya gidiyorsa, diğer masrafları kim karşılayacak soruyorum sizlere… Sosyal medya da bir video vardı. Vatandaşın biri yayımladı. Dünyanın en pahalı ülkesi İsviçre’de sokakta kahvenin 5 frank satıldığını söyledi. İsviçre havaalanında da kahvenin 5 frank olduğunu belirtti. Havaalanında kahveyi servis eden kişiye, “Sokakta kahve 5 lira ama havaalanında da 5 lira. Burada fiyatın daha farklı olması gerekmez mi” diye sormuş. Kahveyi servis eden kişi, “Siz burada mecburiyetten bulunuyorsunuz. Sizin bu mecburiyetinizi fırsata çevirmek ahlaksızlıktır. Bu bizim yetişme tarzımıza, yaşam şeklimize ve ahlakımıza uymaz” diye cevap vermiş. İsviçre’de yaşayanların yüzde 66’sı Hristiyan. Yüzde 26’sı dinsiz. Yüzde 6’sı Müslüman.  Diğer kalan kısım ise farklı dinlerden. Lafa gelince biz Müslümanız, dürüstüz,  hak hukuk biliriz. Ne de olsa bizde kul hakkı diye bir şey var. Ama fırsatçılığa gelince de Türkiye’de bazı havaalanlarında simidi 300 liraya satmayı ihmal etmiyoruz. Videoyu yayımlayan kişi, “Şimdi biz ahlaksız mı oluyoruz” diye sormuş. Ahlak bunun neresinde soruyorum sizlere… Hak hukuk deyince, şu ‘Lvbel C5’ adıyla tanınan rapçi Süleyman Burak Bodur’un, gençleri uyuşturucuya alıştırıyor diye gözaltına alınıp tutuklanması olayı vardı. Savcı, Süleyman Bodur’un ailesini hakime yönlendiriyor. Hakim ise avukata bir telefon numarası veriyor. Telefon görüşmesi sonrası avukat ile ailesi buluşuyor. Avukat, önce 500 bin dolar ver, çıkarayım diye teklifte bulunuyor. Ailesi  o kadar paramız yok deyince, 300 bin dolar ver.  300 bin dolar da yok deyince, 100 bin dolar teklif ediyor. Teklif edilen rakamlar, avukatlık ücreti değil. İddiaya göre hakim ve savcılara dağıtılacak para bu. İstanbul’da birçok adliye de bu şekilde ekipler kurulduğunu söyleniyor. Çok yerde duydum, bu duyumu. 700 bin dolar, 800 bin dolar verip ceza almadan çıkan kişilerin olduğunu. Aile emniyete giderek avukatın rüşvet istediğini ihbarında bulunuyor. Emniyet, buluşma esnasında avukatı suçüstü yapıyor. Avukat ifadesinde başta Çağlayan adliyesi , Gebze adliyesi  olmak üzere birçok adliye de bu şekilde bir sistemin olduğunu ileri sürüyor. Hatta maddi durumu iyi olan ama alengirli işi olan zenginlerin takibe alındığı, bir şekilde kumpasa getirilerek, gözaltına alındığını itiraf ediyor. 10 kişilik ekibin işi, zengin avı olduğunu açık açık beyan ediyor. İfade üzerine müfettişler görevlendiriliyor . HSK dosya açıyor. Hakim açığa alınıyor. Şu anda dosya ne alemde bilmiyorum ama HSK’nın soruşturma açmasının olumlu tarafa dışında, ifade de belirtilen 10 kişilik zengin avı ekibine herkesin dikkat etmesinde fayda var.  Adaleti bu mu soruyorum sizlere…. Bu arada, Denizli ile ilgili bugüne kadar hiçbir şey duymadım. 10 kişilik zengin avı ekibinin İstanbul ve İzmir’de faaliyet gösterdiğini duyumunu aldım. Hukuk ile ilgili hemen hemen herkesin son zamanlarda bakış açısı olumsuz. Olumsuz bakanlardan biri de, uyuşturucu ve seks partileriyle tutuklanan Mehmet Akif Ersoy’da, ceza evindeyken aklına gelmiş. Mehmet Akif Ersoy, yaptığı açıklamaların birinde, “Bu bir siyasi operasyondur, beni tutuklamayı kafaya koymuşlar. Türkiye'de hukukun geldiği noktayı pek çoğumuz biliyoruz” demiş. Takipçilerinden biri de cevap vermiş, “Hadi ya. O kadar televizyonda seni izledik. Hiç öyle bir şey senden duymadık. Öyle bir şey mi varmış” diye cevabı yapıştırmış. Uyuşturucu operasyonları, seks partileri bugünlerde ulusal televizyonların ana konusu. Kim kime ne yapmış, nasıl yapmış. Sadettin Saran, Ela Rümeysa Cebeci, Mehmet Akif Ersoy bilmem ne Garipoğlu. Ülke nereye gidiyor. Bize ne oluyor.  Hayatımız magazin. Sorusunu kendimize sormamızın zamanı gelmedi mi?

25 Aralık 2025

Zaman Mı Bizi Bozdu Yoksa Biz Bozuk Muyduk..!

Asgari ücret, Pamukkale ilçesinde, hemen hemen bir kiraya denk geliyor. Ama Merkezefendi İlçesi’nde bir kira dahi etmiyor. Elektriğe para kalmıyor. Suya para kalmıyor. Evde, sadece çay ve simitle günü kurtarmaya çalışsak, simit parası da kalmıyor. Asgari ücret sadece kiraya gidiyorsa, diğer masrafları kim karşılayacak soruyorum sizlere… Sosyal medya da bir video vardı. Vatandaşın biri yayımladı. Dünyanın en pahalı ülkesi İsviçre’de sokakta kahvenin 5 frank satıldığını söyledi. İsviçre havaalanında da kahvenin 5 frank olduğunu belirtti. Havaalanında kahveyi servis eden kişiye, “Sokakta kahve 5 lira ama havaalanında da 5 lira. Burada fiyatın daha farklı olması gerekmez mi” diye sormuş. Kahveyi servis eden kişi, “Siz burada mecburiyetten bulunuyorsunuz. Sizin bu mecburiyetinizi fırsata çevirmek ahlaksızlıktır. Bu bizim yetişme tarzımıza, yaşam şeklimize ve ahlakımıza uymaz” diye cevap vermiş. İsviçre’de yaşayanların yüzde 66’sı Hristiyan. Yüzde 26’sı dinsiz. Yüzde 6’sı Müslüman.  Diğer kalan kısım ise farklı dinlerden. Lafa gelince biz Müslümanız, dürüstüz,  hak hukuk biliriz. Ne de olsa bizde kul hakkı diye bir şey var. Ama fırsatçılığa gelince de Türkiye’de bazı havaalanlarında simidi 300 liraya satmayı ihmal etmiyoruz. Videoyu yayımlayan kişi, “Şimdi biz ahlaksız mı oluyoruz” diye sormuş. Ahlak bunun neresinde soruyorum sizlere… Hak hukuk deyince, şu ‘Lvbel C5’ adıyla tanınan rapçi Süleyman Burak Bodur’un, gençleri uyuşturucuya alıştırıyor diye gözaltına alınıp tutuklanması olayı vardı. Savcı, Süleyman Bodur’un ailesini hakime yönlendiriyor. Hakim ise avukata bir telefon numarası veriyor. Telefon görüşmesi sonrası avukat ile ailesi buluşuyor. Avukat, önce 500 bin dolar ver, çıkarayım diye teklifte bulunuyor. Ailesi  o kadar paramız yok deyince, 300 bin dolar ver.  300 bin dolar da yok deyince, 100 bin dolar teklif ediyor. Teklif edilen rakamlar, avukatlık ücreti değil. İddiaya göre hakim ve savcılara dağıtılacak para bu. İstanbul’da birçok adliye de bu şekilde ekipler kurulduğunu söyleniyor. Çok yerde duydum, bu duyumu. 700 bin dolar, 800 bin dolar verip ceza almadan çıkan kişilerin olduğunu. Aile emniyete giderek avukatın rüşvet istediğini ihbarında bulunuyor. Emniyet, buluşma esnasında avukatı suçüstü yapıyor. Avukat ifadesinde başta Çağlayan adliyesi , Gebze adliyesi  olmak üzere birçok adliye de bu şekilde bir sistemin olduğunu ileri sürüyor. Hatta maddi durumu iyi olan ama alengirli işi olan zenginlerin takibe alındığı, bir şekilde kumpasa getirilerek, gözaltına alındığını itiraf ediyor. 10 kişilik ekibin işi, zengin avı olduğunu açık açık beyan ediyor. İfade üzerine müfettişler görevlendiriliyor . HSK dosya açıyor. Hakim açığa alınıyor. Şu anda dosya ne alemde bilmiyorum ama HSK’nın soruşturma açmasının olumlu tarafa dışında, ifade de belirtilen 10 kişilik zengin avı ekibine herkesin dikkat etmesinde fayda var.  Adaleti bu mu soruyorum sizlere…. Bu arada, Denizli ile ilgili bugüne kadar hiçbir şey duymadım. 10 kişilik zengin avı ekibinin İstanbul ve İzmir’de faaliyet gösterdiğini duyumunu aldım. Hukuk ile ilgili hemen hemen herkesin son zamanlarda bakış açısı olumsuz. Olumsuz bakanlardan biri de, uyuşturucu ve seks partileriyle tutuklanan Mehmet Akif Ersoy’da, ceza evindeyken aklına gelmiş. Mehmet Akif Ersoy, yaptığı açıklamaların birinde, “Bu bir siyasi operasyondur, beni tutuklamayı kafaya koymuşlar. Türkiye'de hukukun geldiği noktayı pek çoğumuz biliyoruz” demiş. Takipçilerinden biri de cevap vermiş, “Hadi ya. O kadar televizyonda seni izledik. Hiç öyle bir şey senden duymadık. Öyle bir şey mi varmış” diye cevabı yapıştırmış. Uyuşturucu operasyonları, seks partileri bugünlerde ulusal televizyonların ana konusu. Kim kime ne yapmış, nasıl yapmış. Sadettin Saran, Ela Rümeysa Cebeci, Mehmet Akif Ersoy bilmem ne Garipoğlu. Ülke nereye gidiyor. Bize ne oluyor.  Hayatımız magazin. Sorusunu kendimize sormamızın zamanı gelmedi mi?

25 Aralık 2025

1 Yılda 5 Merkez Faaliyete Geçti

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu’nun çalışan annelerin yükünü hafifletmek ve ekonomik durumu kısıtlı ailelere destek olmak amacıyla başlattığı kreş hamlesinde 1 yıl içinde 5’inci merkeze ulaşıldı. Geçen yıl Karşıyaka Güneşli Günler Çocuk Gelişim Merkezi’nin açılış töreni ile birlikte başlayan süreçte son olarak Pelitlibağ Güneşli Günler Çocuk Gelişim Merkezi tam kapasite hizmete girdi. Pelitlibağ Güneşli Günler Çocuk Gelişim Merkezi toplam 6 sınıfta 75 kişi kapasite ile miniklere “Merhaba” dedi. Pelitlibağ ile birlikte Karşıyaka, Aktepe, Selçukbey ve Karahasanlı Güneşli Günler Çocuk Gelişim Merkezlerinin toplam kapasitesi 20 sınıfta 300 öğrenciye yükseldi. Sırada Kayıhan var Denizli Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı koordinasyonunda, 40 dolayında öğretmenin görev yaptığı Güneşli Günler Çocuk Gelişim Merkezleri özellikle çalışan annelerin imdadına yetişti, tesisler kreş ihtiyacına kalıcı çözüm getirdi. Toplam 6 sınıfta hizmet vermesi planlanan Kayıhan Çocuk Gelişim Merkezi’nin de kısa süre sonra faaliyetine başlayacağı; yeni öğrenci kayıtlarının ise www.denizli.bel.tr veya https://apps.denizli.bel.tr/cocukgelisimmerkezibasvuru/ adresinden sürdüğü bildirildi. Pelitlibağ’ın ilk ziyaretçisi Başkan Çavuşoğlu Açılış töreninin önümüzdeki günlerde yapılacağı Pelitlibağ Güneşli Günler Çocuk Gelişim Merkezi’nin ilk ziyaretçisi, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu oldu. Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Veysel Danacıoğlu ile birlikte minikleri ziyaret eden Başkan Çavuşoğlu, çocuklarla bir süre sohbet ederek sınıfları gezdi. Çocukları mutlu, onları gözleri arkada kalmadan kendilerine emanet eden annelerini ise huzurlu görmenin sevincini yaşadığını belirten Başkan Çavuşoğlu, Güneşli Günler Çocuk Gelişim Merkezleri’nin sadece bir kreş değil, çocukların sosyalleştiği, paylaşmayı öğrendiği ve güvenle büyüdüğü birer sıcak yuva olduğunu vurgulayarak sayılarını artırmaya devam edeceklerini ifade etti.

24 Aralık 2025

Denizli Büyükşehir Girişimci Kadınların Yanında

DENİZLİ BÜYÜKŞEHİR GİRİŞİMCİ KADINLARIN YANINDA “Üreten Kadınların E-Ticaret Yolculuğu” sertifika töreni gerçekleştirildi Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi tarafından üreten ve girişimci kadınlara yönelik hayata geçirilen “Üreten Kadınların E-Ticaret Yolculuğu” projesi kapsamında düzenlenen eğitim programı, sertifika töreniyle tamamlandı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi’nin Pamukkale Üniversitesi, Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) ve Trendyol iş birliğiyle gerçekleştirilen proje kapsamında; girişimcilik, markalaşma, e-ticaret, e-ihracat, ihracat-ithalat ve ürün fotoğrafçılığı başlıklarında kapsamlı eğitimler verildi. Ekim ve Kasım aylarında toplam altı gün süren eğitim programı, kadın girişimcilerin dijital ticaret alanında bilgi ve yetkinliklerini artırmayı hedefledi. Eğitimleri başarıyla tamamlayan katılımcılar için Denizli Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde sertifika töreni düzenlendi. Törene Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Kent Konseyi Başkanı Ali Marım, Kent Konseyi Genel Sekreteri Baran Akın ve sertifika almaya hak kazanan kadınlar katıldı. “Kadın girişimcilerin her zaman yanındayız” Törende konuşan Başkan Çavuşoğlu, kadınların üretim ve girişimcilik alanında güçlenmesinin kentin ekonomik ve sosyal gelişimi açısından büyük önem taşıdığını vurgulayarak, Denizli Büyükşehir Belediyesi olarak kadın girişimcileri destekleyen projelere kararlılıkla devam edeceklerini ifade etti. Başkan Çavuşoğlu, proje kapsamında verilen eğitimlerin, kadınların e-ticaret ve dijital pazarlama alanında daha güçlü ve sürdürülebilir adımlar atmasına katkı sağladığını belirterek, emeği geçen tüm paydaşlara teşekkür etti. Program, katılımcılara sertifikalarının takdim edilmesiyle sona erdi.

24 Aralık 2025

İş İnsanlarına Yeni Bakış Açılarını Anlattılar

İŞ İNSANLARINA YENİ BAKIŞ AÇILARINI ANLATTILAR Denizli Ticaret Odası (DTO), ünlü televizyon sunucusu Ekonomist Sami Altınkaya ile Yönetim Danışmanı Selma Akdoğanı, Meslek Komiteleri Ortak İstişare Toplantısı’nda misafir etti. Sorunlara Yeni Nesil Çözümler ve Fikir Üretmenin Kuralları başlığıyla gerçekleştirilen eğitimde, DTO meclisi ve meslek komitesi üyeleri ile ailelerine seslenen konuklar, iş dünyasında karşılaşılan sorunlara farklı çözümler üretmenin yollarını anlattılar. Toplantının açış konuşmasını yapan DTO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, Denizli ekonomisini ve iş dünyasını geliştirmek için farklı alanlarda yeni projelere imza attıklarını söyledi. Başkan Erdoğan, “Denizli’mizin ve sektörlerimizin gelişimi için mücadele ediyoruz… Denizli Ticaret Odası olarak, üyelerimizi dünyanın dört bir tarafındaki fuarlara gönderiyoruz. Amacımız, Denizli’mizin ihracatını daha da artırmak ve ülke ekonomisine katkı sağlamak. Denizli’de teknik tekstilin gelişmesi için hazırladığımız projemizle, Avrupa Birliği fonlarından 10 milyon euroya yakın destek aldık ve Denizli Teknik Tekstil Merkezimizi açtık. Burada katma değeri yüksek ürünler üretip sektörümüze yeni bir yön çizmeyi ve ivme kazandırmayı hedefledik. İlimiz için farklı projeler üretmeye, aynı zamanda da mesleki ve kişisel gelişim eğitimleri vermeye, 2026 yılında da devam edeceğiz” dedi.  Ardından konuşmacılar Altınkaya ile Akdoğan, Sorunlara Yeni Nesil Çözümler ve Fikir Üretmenin Kuralları ile ilgili söyleşiyi gerçekleştirdi. AKDOĞAN: DENİZLİ İŞ İNSANLARIYLA HOROZ METAFORUNU ÖZDEŞLEŞTİRİYORUM Ekonomist Altınkaya, “İşi yapıyorum, üretiyorum, satıyorum; sorun yok. Ama tedarikçilerimizden bir türlü parayı alamıyorum. Neler yapmalıyım?” sorusu ile konuya giriş yaptı. Yönetim Danışmanı Akdoğan ise öncelikle sorunun tespit edilmesi gerektiğini ifade etti. Akdoğan, “İş dünyasında yanlış yatırımlar, parayı doğru yönetememek, insanı doğru yönetememek gibi sorunlar çıkabiliyor. Öncelikle hangi yöne, nasıl gideceğimizi belirlememek bile büyük sıkıntı oluşturuyor. Ancak Denizli öyle değil… Ben, Denizli iş insanlarıyla horoz metaforunu özdeşleştiriyorum. Erken kalkan, çok çalışkan, farkındalığı yüksek olan, zamanını doğru kullanan ve iyi planlayan, disiplinli insanlarsınız. Denizli deyince en başta çalışkanlık, farkındalık ile girişimcilik ve tabii ki havlu bornoz aklıma geliyor” dedi. AKDOĞAN: HEDEFLERİNİZİ ÇALIŞANLARINIZLA BELİRLEYİN Altınkaya, Akdoğan’ın büyük global enerji yatırımlarında görev yaptığını ve önemli birçok şirkette yatırımlara yön veren bir isim olduğunu anlattı. Altınkaya, “Kendisi, patronların hem çok sevdiği hem de çok kızdığı bir isimdir. Çünkü patronun karşısında masaya yumruğunu vurduğuna da şahit oldum. Aslında yöneticilerimizi seçerken de buna dikkat etmeliyiz değil mi?” diye sordu. Yönetim Danışmanı Akdoğan ise “Bence bu çok önemli… Yöneticileriniz elini masaya vurmuyorsa o yönetici aslında değildir. Kusura bakmayın ama o sadece dalkavuktur. ‘Haklısınız efendim. Çok doğru buyurdunuz efendim. Ben bunu nasıl düşünemedim efendim’ diyen yöneticiyi, bir dakika şirketinizde tutmayın. Bence sizi yanlış yönlendirir. Oysaki yönetici, sizin başlattığınız girişimi, bayrağı alıp daha ileriye taşıyacak, yeni fikirler üretecek ve açılımlar yapacak kişidir. Şirketlerde öncelikle stratejilerimizi belirlememiz gerekiyor... Benim için strateji, hayallerle gerçeklerin bir araya gelmesi ve gelecek için yol haritamızın belirlenmesi anlamına geliyor. Bu yol haritasının 3 yıllık, 5 yıllık olması gerekir. Arkasından da hedeflerimizi ortaya koymamız lazım. Birçok şirkette bu hata yapılıyor ve hedeflerimizi doğru tanımlamıyoruz. Ben bu yola gireceğim ama neyle gideceğim, hangi araçları kullanacağım, nelerle yol alacağım? Tüm bunları iyi tanımlamalıyız. Hatta o da yetmiyor. Bu tanımlamayı, şirketinizdeki tüm çalışanlarınızla birlikte yapmanızı öneriyorum. Çünkü hepimizde bir beyin var. O beyinler ile akıllar bir araya geldikçe çoğalıyor. Bir artı bir iki değil üç, beş, on bir bile yapar. Onun için hep beraber yapmayı ve hedefleri aşağıya doğru yaymayı öneriyorum. Onun arkasından da nakit akışı planlamasını yapmamız gerekiyor. Bütçe raporlama gerçekten çok önemlidir... Biz şirketlerde ekim, kasım gibi yıllık iş planlarımızı yapıyoruz ve bütçelerimizi hazırlıyoruz. Aylık takip yapıyorduk ama bugün geldiğimiz noktada çalışanların ekranlarına satış hedeflerini günlük bildirebiliyoruz. Bunu, size de tavsiye ediyorum. Mutlaka bu sistemi kurun. Bu arada, eğer varsa olursa sinirinizi çalışanlarınızdan değil spordan çıkarın. Çalışanlarınızla beraber iyi bir şekilde, güzel bir ortamda çalışın. Bu, verimi artırır” uyarısında bulundu. ALTINKAYA: BİR ARTI BİR, ON BİR OLMALI Ekonomist Altınkaya da çalışanlarla birlikte hareket etmenin ve yapıcı olmanın önemi ile iş verimliliğine katkısına dikkat çekti. Altınkaya, “Zaten bu toplantılardaki amacımız da bir artı biri yan yana getirip 11 yapabilmek. 11 olduğu zaman, katma değerli üretim ve yeni fikirler ortaya çıkıyor. Bizim ilk olarak sistem sorunumuz var; ikinci olarak da büyük bir planlama sorunumuz. Örneğin şirketin iyi genel müdürü ya da iyi finans müdürü o şirkete bankalardan ucuz faizli kredi bulan ve finans kaynağı yaratan çalışan olarak yönetici olarak görülüyor. Halbuki böyle olmaması gerekiyor” diye konuştu.   AKDOĞAN: AİLE ŞİRKETLERİ SİSTEMLE ÇALIŞMALI Akdoğan, aile şirketlerinde iş bölümünün de planlanması gerektiğinin altını çizdi. Akdoğan, “Aile bireyleri, şirket içinde farklı görevlerde bulunuyorlar ve bu kişiler genelde bireysel çalışmayı tercih ediyorlar. Yani bütün bilgileri beyinlerinde topluyorlar ve bunu teknolojiye aktarmıyorlar. Aile arasında sıkıntı olduğunda da şirketin geçmişe dair bilgilerini kaybediyorsunuz. Aile bireyleri, şirkette belli sistemlere ve prosedürlere bağlı olarak çalışmalıdır. Ben bunu özellikle ikinci ve üçüncü nesiller için söylüyorum. Tabii ki her anne baba, çocuğunun şirketi devam ettirmesini ister. Ancak size tavsiyem, çocuklarınızı önce başka bir şirkette çalıştırın. Çocuklarınızı mutlaka farklı şirketlerde, özellikle de kurumsal şirketlerde çalışmaya teşvik ettiğinizde, orada öğrendiklerini sizin şirketinizde uygulayabilir hale gelirler. Aile şirketlerinde kurumsallık dediğim zaman hemen patronu işten çıkarma akla geliyor. Hayır; şirketi kuran her zaman şirketin başında olmalı. Karı koca aynı şirkette çalışıyorsanız, eve girdikten sonra şirketi unutacaksınız ve evde iş konuşmayacaksınız. Bu çocuklar için de geçerli olmalı. Maalesef Türkiye’de şirketlerin ortalama ömrü 12,5 sene ve ikinci kuşağa devreden şirket sayısı çok az. Devredememenin en önemli sorunu da sistem. Onun için de yazılım ve teknoloji diyoruz. Teknolojiyi nasıl kullanırız? İşimizi, yazılıma nasıl adapte ederiz? Bunları, çok iyi tanımlamak gerekiyor. Önce kağıt üzerinde tanımlamak, sonra da yazılıma geçirmek gerekiyor” dedi. İkili, konferansın sonunda salondaki katılımcıların sorularını da yanıtladı.

Devam