TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir İl Sorumlusu Aysun Aykan, 12 Kasım 1999 Düzce depreminin yıldönümünde Türkiye ve Balıkesir’deki deprem gerçeğine dikkat çekti. Türkiye’nin pek çok kentinin deprem yönünden riskli durumda olduğuna dikkat çeken Aysun Aykan, can ve ekonomik kayıpların yaşanmaması için uyarılarda bulundu.
Ülke genelinde şehir içinden diri fay hattı geçen kent sayısının 24’e yükseldiğini belirten Aysun Aykan başta Balıkesir olmak üzere Kocaeli, Bursa, Bolu, Sakarya, Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli, Burdur, Kütahya, Eskişehir, Konya, Aksaray, Tokat, Kayseri, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş, Erzurum, Erzincan, Hakkari ve Bingöl’ün risk altında olduğunu ileri sürdü.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir İl Sorumlusu Aysun Aykan Düzce Depremi ile ilgili, "12 Kasım 1999 tarihinde Düzce‘de meydana gelen ve 845 insanımızı kaybettiğimiz, yaklaşık 2 bin 700 kişinin yaralandığı, 15 bin civarında yapının ağır hasar gördüğü 7.2 büyüklüğündeki depremin ardından 22 yıl geçti. Türkiye’nin pek çok kenti riskli durumdadır. Can ve ekonomik kayıpların yaşanmaması için afet riskini azaltıcı çalışmalar yapmalıyız" diye konuştu.
"24 il büyük risk taşıyor"
Türkiye’nin önemli bir bölümünün deprem tehlikesi ve riski altında bulunduğunu kaydeden Aykan, "Ülkemizin önemli bir bölümü deprem tehlikesi ve riski altındadır. Türkiye Diri Fay haritasına bakıldığında; 5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip yaklaşık 500 diri fay bulunmaktadır. Bu faylardan özellikle kırılma zamanı gelmiş olanların yani sismik boşluk olarak tanımladığımız, yerleşim yerlerinden geçenler büyük risk oluşturmaktadır. Marmara Denizi içindeki Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey koluna ait fay segmenti ve Balıkesir-Gökçeyazı Fayı da sismik boşluktur ve Buralara çok dikkat edilmesi gerekir. Şuan ki yapılan çalışmalara göre şehir merkezinden diri fay geçen kent sayısı 24 olmuştur. Risk altındaki bu iller; Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Bolu, Sakarya, Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli, Burdur, Kütahya, Eskişehir, Konya, Aksaray, Tokat, Kayseri, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş, Erzurum, Erzincan, Hakkari ve Bingöl’dür. 24 kentimiz, 80’i aşkın ilçemiz doğrudan fay hatları üzerindedir; Bu fayların kırılması durumunda ilk önce fay zonu üzerindeki yapılar zarar görecektir" ifadelerini kullandı.
"Marmara depreminin kayıpları çok fazla olacak"
Marmara Bölgesi’nde olması beklenen depremin nüfus yoğunluğu dikkate alındığında çok büyük kayıplara yol açabileceğini dile getiren Aysun Aykan, "1999 Depremleri Türkiye için milat oldu, Biz ondan önce de deprem Yaşadık ama bu depremler sanayinin, nüfusun, yapı stokunun fazla olduğu yerde idi. Dolayısıyla yapısal zararlarımız fazla oldu, çok fazla vatandaşımız hayatını kaybetti, çok büyük ekonomik kayıp yaşandı ve gelecek Marmara Depreminin de çok parlak olmadığı, kayıpların fazla olacağını ifade edebilirim. Marmara genelinde düşünürsek 6 milyon yapı stoku var ve bu çok fazladır. Burada, çok eski tarihi yapılar var, eski semtlerimiz var, kaçak yapılar var; Bu yüzden buradaki yapıların depreme hazır olduğunu söylemek doğru değil" dedi.
"Balıkesir’de 7.2 büyüklükte deprem üretecek faylar var"
Balıkesir özelindeki depremsellik hakkında da açıklamalarda bulunan Aysun Aykan, "Balıkesir il ve ilçeleri dünyanın sismik yönden en aktif faylarından biri olan Kuzey Anadolu Fayının güney koluna ait fay segmentleri üzerinde konumlanmıştır. Balıkesir ve İlçeleri, geçmişte 1577, 1672, 1845, 1867, 1897, 1898, 1944, 1935, 1953, 1964 yıllarında meydana gelen depremlerden önemli bir şekilde etkilenmiştir. Balıkesir ilinde gelecekte yıkıcı deprem oluşturabilecek 20 fay zonu bulunmaktadır ve bunların büyük bir kısmı 7 ve 7.2 büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahiptir; Bu yüzden Balıkesir’in deprem tehlikesinin yüksek olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Balıkesir’deki yerleşim birimlerinden geçen; Edremit Fayı, Balıkesir Fayı, Bandırma İlçesi’nin yerleşim birimlerinden Bandırma Fayları ve Yenice-Gönen Fay Zonu boyunca yoğun bir yapılaşma ve dolayısıyla nüfus yoğunluğu söz konusudur. Bu yüzden buralara çok dikkat edilmesi gerekiyor ve gerekli tedbirlerin titizlikle alınması gerekiyor. Balıkesir-Gökçeyazı Fayı’nın 7.2 büyüklüğe kadar depremler üretebildiği araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu fay üzerinde yapılan paleosismolojik çalışmalarda, 2 bin yıldır kırılma olmadığı görülmüştür. Normal şartlarda bin yılda bir deprem üreten bir fay. Böyle olunca ciddi bir enerji birikmesi vardır. Buralara dikkat edilmesi gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
10 yıl içinde büyük bir depremin olma ihtimali çok yüksek"
Marmara Denizi’nde 10 yıl içinde büyük bir deprem olma ihtimalinin yüksek olduğu yorumunu yapan Aysun Aykan, "Marmara Denizi içerisinde beklediğimiz deprem 60 yıl beklemeyecek; zaman aleyhimizde ilerliyor. Ülkemizde istatistiki olarak her 7 yılda bir büyük deprem oluyor. Zaten her 50 yılda bir Marmara çevresinde 7’den büyük bir deprem gerçekleşiyor. Dolayısıyla şu an bile olsa şaşırmayız. Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi içinden geçen, kuzey koldaki deprem dağılımlarına bakıldığında, en son depremlerin 1509 ve 1766 yılında gerçekleştiğini, 200–250 yıllık tekrarlama periyotları olduğundan bu alan bir sismik boşluktur. Tarihsel dönemde 1766 yılında olmuş olan deprem, Avusturya’dan İtalya’ya kadar geniş bir coğrafyada hissedilmiş olup tüm Marmara Bölgesinde tahribat oluşturmuştur. Düşünün ki böyle bir depremin tekrarı tüm Marmara Bölgesinde çok fazla yıkımlara neden olacaktır. Ulusal ve uluslararası yapılmış çalışmalara göre; 1999 Depreminden sonra 30 yıl içerisinde yüzde 65 ihtimalle 7’den büyük maksimum 7.6 büyüklükte bir depremin Marmara Denizinde olacağı yönündeydi. Bu süreden 20 yıl geçtiğini düşünürsek, 10 yıl içinde olma ihtimali yüksek. Fakat depremin ne zaman olacağını bilemiyoruz. Tam tarihini bilemesek de Marmara Denizi’nde mutlaka büyük bir deprem olacak. Marmara Denizine kıyısı olan tüm illeri; İstanbul, Balıkesir, Bursa, Yalova, Çanakkale, Kocaeli, Tekirdağ ağır bir şekilde etkileyecektir. Balıkesir, özellikle Bandırma, Erdek gibi kıyı ilçelerimiz bu depremden çok fazla etkilenecek ilçelerimizdir. Bu deprem, Türkiye’nin ekonomisine zarar verecektir. Bu yüzden bu depremi çok fazla önemsememiz ve gerekli önlemleri almamız gerekiyor" diye konuştu.
"İnsan yaşamı riske atılıyor"
Mevzuata uygun yapılmayan zemin etütlerinin insan yaşamını riske attığını ileri süren Aysun Aykan, "Son 22 yılda depreme dayanıklı bina yapmaya başladık; Eskiye göre şanslıyız. Deprem yönetmeliklerimiz iyi, kötü zeminleri iyileştirebiliyoruz. Türkiye’de 99 yılı öncesi binalar problemli. Çünkü eskiden bir yeri imara açarken Jeolojik Etüt zorunluluğu yoktu, zemin etütleri yapılmıyordu. Bu yüzden eski yapılar riskli. 2018 Tarihli Bina Deprem Yönetmeliği bu güne kadar ülkemizde en güvenilir bina yönetmeliğidir. Bu yönetmelik ülkemizdeki yerleşimlerin deprem güvenliğinin sağlanması açısından hayati işlevlere sahiptir. Binaların bu yönetmeliklere uygun olarak projelendirilip inşa edildiği taktirde depremler sırasında meydana gelebilecek hasarların önüne geçebiliriz" dedi.
"Hiç bir proje insan hayatından önemli değildir"
Yerel yönetimleri zemin etütleri konusunda uyaran Aysun Aykan şunları söyledi:
"Ülkemizde geçen yıl, 30 Ekimde Ege Denizinde meydana gelen depremde, 80 km mesafede İzmir-Bayraklı ilçesinde 117 vatandaşımız hayatını kaybetti, bin 32 kişi yaralandı. Can ve ekonomik kayıplar açısından çok ağır faturalar ödedik. Binaların zemin özelliklerine göre dizayn edilmemesi, deprem hasarları üzerindeki etkisini açıkça göstermiştir. Balıkesir’de yıkıcı deprem üretme potansiyeline sahip 20 fay zonu bulunuyor ve bu faylardan şehir merkezinden geçen 7 ve 7.2 büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip olanlar var. Gelecekte olası bir depremin, İzmir-Bayraklı örneğinde olduğu gibi, can kayıplarına neden olacağı bilinmesine rağmen; Bazı yerel yöneticiler, yerleşim yerlerinin içinden diri fay geçmesine rağmen, yönetmeliklerin, mevzuatın titizlikle uygulanmasını sağlayacakları yerde; mevzuata uygun olmayan hatalı zemin etüt raporlarının kabul edilmesi için baskı yapmaktadır. Bu yanlış uygulama, olası bir depremde zeminden kaynaklanan yıkımlara neden olarak, vatandaşımızın yaşamını riske atmaktadır! Hiçbir proje insan hayatından önemli değildir."